İstanbul'un kıyıları bir kez daha müsilaj tehdidiyle sarsılıyor. Halk ve çevreciler, denizlerin durumunun endişe verici olduğunu belirtirken, uzmanlar bu durumun arkasındaki nedenleri ve alınması gereken önlemleri irdeliyor. 2021 yazında yaşanan müsilaj krizi, denizlerdeki ekosistemi ciddi şekilde tehdit etmişti. O dönemde alınan tedbirler sayesinde kısmi bir iyileşme sağlansa da, 2023 yazı itibarıyla İstanbul'un kıyılarında başlayan müsilaj alarmı, yeni bir kabusun başladığını gösteriyor.
Müsilaj, denizlerde bulunan ve aşırı büyüyen alglerin su yüzeyinde birikmesi sonucu meydana gelen yapışkan bir maddeden oluşur. Genellikle azot ve fosfor gibi besin maddelerinin aşırı birikimi, suyun ısınması ve kirlenmesi gibi etmenler müsilajın oluşumunda etkili olur. Özellikle kıyı alanlarında nüfus yoğunluğunun fazla olması ve sanayi atıklarının denizlere karışması, bu durumu daha da kötüleştirir. Uzmanlar, İstanbul'daki kirliliğin özellikle sanayi tesisleri, kanalizasyon sorunları ve tarımsal gübrelerin denizlere karışmasından kaynaklandığını vurguluyor. Müsilajın oluşumu, su altındaki canlıların hayatta kalmasını zorlaştırırken, su kalitesini de ciddi şekilde etkiliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, müsilaj sorunu ile başa çıkmak için çeşitli çalışmalar başlattı. Denizlerdeki kirliliğin önüne geçmek amacıyla, çevre denetimleri artırıldı ve kirlilik kaynaklarının tespiti için kapsamlı analizler yapıldı. Bununla birlikte, halkın bilinçlendirilmesi adına eğitimler düzenleniyor. Uzmanlar, toplumun bu konudaki duyarlılığının artırılmasının hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekiyor. Sonuç itibarıyla müsilaj sorunu, sadece belediyenin değil, her bir bireyin sorumluluğunda olmalıdır. Bunun yanı sıra, Türkiye genelinde müsilajla ilgili durumu takip etmek amacıyla bilimsel çalışmalar yürütülmekte ve deniz ekosisteminin sağlığını korumak için uluslararası iş birliği yolları araştırılmaktadır. Denetimler ve izleme çalışmaları sayesinde, müsilaj oluşumunu engellemek amacıyla belirli bölgelerde deniz suyu durumunu izleme programları oluşturulmuş durumda. Ancak bu çabaların yeterli olup olmadığı konusunda tartışmalar sürüyor. Bilim insanları, İstanbul’un deniz ekosistemini korumak için daha derinlemesine analizler ve uzun vadeli çözümler gerektirdiğini belirtiyor.
Öte yandan, halk arasında müsilajın yeniden ortaya çıkması, denizlerdeki balıkçılık faaliyetlerini de olumsuz etkiliyor. Balıkçılar, bu durumun hem ekonomik boyutunun hem de çevresel boyutunun farkında. Müsilaj nedeniyle avlanan balıkların kalitesinin düştüğünü ve pazar değerinin azaldığını söyleyen balıkçılar, mevcut durumu "mavi kabus" olarak adlandırıyor. Tüketiciler ise, müsilajın yarattığı endişeyle ilişkilendirilen deniz ürünlerine olan ilgiyi azaltıyor, bu da balıkçılık sektörünü zor durumda bırakıyor.
Sonuç olarak, İstanbul'daki müsilaj tehdidi, pek çok boyutuyla halk sağlığını, ekosistemi ve ekonomiyi tehdit ediyor. Yetkililerin ve toplumun birlikte harekete geçmesi, bu sorunun çözümü için büyük önem taşıyor. Müsilaj, sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda gelecek nesillerin denizlerden faydalanabilmesi için kritik bir meseledir. İlgili tüm tarafların müsilajla mücadelede dayanışma içinde hareket etmesi ve çözüm yolları geliştirmesi gerektiği her zamankinden daha fazla ön plana çıkıyor.